14 Ekim 2018 Pazar

Ölümü Yenmiş Denizanası:Turritopsis Dohrnii

Turritopsis Dohrnii:

       Turritopsis Dohrnii, bilim insanları tarafından ölümsüz olarak tanımlanan denizanası grubuna ait bir canlıdır. Bu canlının özelliği her öleceği zamana yaklaştığında kendini yenileyebilme özelliğine sahip olmasıdır. Bu "gençleşme" olayını da şöyle gerçekleştirirler: Polip evresindeki denizanası Medusa evresine geçip yaşlılığını yaşar, ölmesi gereken yaşlarda tekrar polip evresine geçerek kendini yeniler. 

       Bu denizanası açık denizlerde ve okyanuslarda yaşar. Bilim insanlarına göre Turritopsis Dohrnii ölümsüzdür fakat kendisini yenileyebilme yetisinin sınırı bilinmemektedir.

       Keşfinden beri bilim insanları bu denizanasının DNA'sını inceleyerek insanlara uyarlamak için çalışmalar yapıyorlar fakat şimdilik pek kolay bir işlem gibi gözükmüyor. 

Yazar: Berke Altıparmak





Universe 25

25.Evren Deneyi:


John B. Calhoun Nüfus artışı ve bunun bireyler üzerindeki etkilerini araştırmaya kendini adamış bir bilminsanıdır. Kurguladığı deneyinde Beyaz Fareler için 5 Yıldızlı Otel ayarında bir yaşam alanı oluşturmuştur. Farelerin hiç bitmeyecek şekilde suları yemekleri ve geniş odaları vardır. Düzenli veteriner kontrelleri yapılır ve fareler için herhangi bir yırtıcı tehditi yoktur. Yaklaşık 3000 fare kapesiteli bu otel, fareler için güvenli ve konforlu bir deney alanıdır. Deney 4 erkek 4 dişi fare ile başlar. İlk 104 gün fareler bırakıldıkları ortama uyum sağlamaya çalışır ve alanlarını belirler (ilk evre). Bu alışma süreciden sonra Calhoun'ın patlama evresi olarak adlandırdığı, aşırı nüfus artışı gerçekleşir. Her 2 ayda 2 katına çıkan nüfus 315.günde 600'ün üstüne ulaşır. Bu sırada farelerin davranışlarında bi değişme meydana gelir. Odaların bazılarında fare popülasyonu diğerlerinden daha fazladır, her odada yemek ve su olmasına rağmen bazı odalar boştur. Zaman içinde farelerin yemeklerini birlikte yemekten, sosyalleşmekten hoşlandıkları gözlemlenir. Bu durumda bazı odalar kapasitesinden fazla fare barındırırken, bazıları yarı dolu ya da boştur. Nüfusun hızlı artışı ile beraber duraklama dönemi başlar. Kalabalık bir çevreye doğan farelerde ortama adapte olma sorunları vardır. Bazı anne fareler yavrularını korumayı bırakıp onları yemeye başlar. Bazı Erkek fareler kendi alanlarını korumayı bırakıp otelin meydanında gezinerek daha zayıf gördükleri farelere saldırır, bu zayıf farelerde bir süre sonra başkalarına saldırmaya başlar. Bu sürede hiç bir  yiyecek ve boş alan sıkıntısı yoktur. Bir kısım fare (Calhoun bu farelere “beautiful ones” diyor) en üst kattaki odalara çekiliyor. Bunlar aşağıdaki karmaşadan izole bir biçimde, hayatlarını yemek yiyip, uyuyarak geçirmeyi tercih ediyor. Çiftleşmiyorlar, savaşmıyorlar. 560.günde nüfus zirve noktası olan 2200'e ulaşır. 50 günde 100'ün altına düşer nüfus ve ölüm evresi olarak adlandırlır. Kala fareler aslında ilk başlardaki şartlarla aynı koşullara ulaşmış olsa da artık yeni doğumlar olmuyor, hayatta kalma dürtülerini yitirdikleri için son dişi farenin ölümü ile deney sonar eriyor. İzole olarak yaşayan “beautiful ones” zavallılar için söylenecek pek bir şey yok. Calhoun, kolonideki inanılmaz çöküşü fark ettiği esnada bu fareleri otelden dışarı çıkartıp yeni bir sisteme yerleştiriyor. Bu stemde nüfus daha azken, yer sıkıntısı da tamamen ortadan kaldırılmış durumda. Farelerin, ruhsal boşluklarından uyanıp ekosistemi keşfe çıkacakları düşünülüyor. Ancak sonuçlar, beklenildiği gibi olmuyor. Fareler, bu yeni ekosistemde dahi birbirleriyle hiçbir şekilde sosyal etkileşime girmiyor ve üremekten kaçınmaya devam ediyor ve hepsi yaşlılıktan ölüyor. 
 Dr. Calhoun (sağda) ve iş arkadaşları ile fare deneyini incelerken.

Meraklılarına:https://www.youtube.com/watch?time_continue=1&v=iOFveSUmh9U

Yazar:Kubilay Kılıç

10 Ekim 2018 Çarşamba

Sinekkuşu

Sinekkuşu:

Sadece Amerika kıtasında bulunan bu küçük kuşların yaklaşık 300 türü mevcuttur. Alaska ve Güney Şili arasında görülmektedirler. Kuşlar arasında vücut oranına göre en büyük beyin ve kalbe sahiptirler.En küçük sinekkuşu 1.8gr ağırlığa be 5cm boya sahiptir.Ayakları çok küçük olduğu için yürüyemezler. Yumurtaları Jelibon'dan daha küçüktür. Dakikada 1200 defa atan kalplerinin yanı sıra saniyede 50-200 kere kanat çırpabilirler, bu kadar enerji tükettikleri için 1 saatte vücut ağırlıklarının 10 katına yakın beslenmeleri gerekmektedir.Yukarı, aşağı, ileri, geri ve yana uçabilir veya bulundukları konumda havada asılı kalabilirler, bu manevra kabiliyeti kanatlarını ∞ şeklinde çırpmalarından kaynaklanır.Bu küçük dostlarımız yetişkin bir bireyin baş parmağı kadar olmasına rağmen -20°C'ye kadar hayatta kalabilir, hiç durmadan 800km'lik bir göçü tamamlayabilir.

Anna's Hummingbird

National Geographic'in Sinekkuşlarının uçuşu ve beslenmesi ile ilgili ağır çekim videosu



 Yazar: Kubilay Kılıç

9 Ekim 2018 Salı

İnanmak Yarısı Mı? The Placebo Effect

Plasebo Etkisi Nedir?
       Plasebo etkisi, bazı deneyler neticesinde yorumlanmış, "Hiçbir etkisi olmayan ilaç görünümlü haplarla kendinizi iyileştirebilir misiniz?" sorusu üzerinde duran bir olgudur.

       Bildiğimiz kadarı ile Plasebo kontrollü ilk test "John Haygarth" tarafından 1801 yılında yapılıyor. Modern tıp tarihinde bu araştırmadan itibaren 1950'lere kadar plasebo etkisi ciddiye alınmamıştır. Ta ki plasebo etkisinde dönüm noktası olarak kabul edilen "Henry Beecher" tarafından 1955'te yayımlanan "Kuvvetli Placebo" adlı makale ortaya çıkana kadar. Beecher'ın çalışmasının sonuçlarına göre tedavi sürecinin %35,2'si plasebo etkisine dayanıyor.

       1950'li yıllarda yapılan bir başka araştırmada da sahte ameliyatların plasebo etkisi yaratabildiği kanıtlanmış oldu. Bu araştırmada kalp-damar tıkanıklığı olan hastalar iki gruba ayrıldılar, bir gruba dönemin aktif tedavi yöntemi olan ameliyat gerçekleştirildi, diğer gruba ise ameliyat olduğunu sanmaları için anestezi verildi ve cilt üzerine kesi yapılıp dikiş atıldı. Tedavi süreci sonunda her iki gruptan hastaların göğüs ağrısı şikayetlerinin aynı oranda azaldığı görüldü.

       Plasebo etkisi üzerine yapılan araştırmalarda bazı istatistikler:
       *Kötü huylu bağırsak kanserinde %60 oranında
       *Migrenli hastalarda %41 oranında
       *Depresyon vakalarında %32 ila %80 arasında etkili olduğu araştırmalar sonucu ortaya çıkmıştır.

Yazar: Berke Altıparmak

Görsel Şölen: Aurora

Aurora:

       Aurora diye tanımladığımız bu görsel şölen, aslında Güneş fırtınalarının yaymış olduğu parçacıkların Dünya'nın manyetik alanı ile etkileşime girmesi sonucu oluşan ışıklardır.
     
       Auroralar Güneş rüzgarları dolayısıyla oluşan, çok yüksek hızda ilerleyen ve yüksek oranda yüklü elektronlardan oluşan parçacıkların Dünya'mızın oluşturduğu manyetik alan çizgilerini izlerler. Dünya'ya ulaşan bu parçacıklardan bir kısmı manyetik alan tarafından saptırılırken bir kısmı ise atmosfere girmeyi başarır ve atmosferde bulunan elementlerle çarpışarak değişik renkler oluşturabilirler. Örnek olarak oksijen ile etkileşime girerse yeşil veya kahverengi, nitrojen ile etkileşime girerse mavi veya kırmızı renk oluştururlar.

     
                                                                                       

Auroraların Oluşumu:
     
       Auroraların oluşumunu daha detaylı şekilde anlatmak gerekirse, Güneş'ten Dünya'ya gelen solar rüzgar partikülleri, Dünya'nın manyetik alan çizgileri boyunca hızlanırlar.Bu nedenle atmosferin üst kısımlarındaki oksijen ve nitrojen bu parçacıklar tarafından uyarılırlar.
       Elektron kazanan nitrojen atomları ile uyarılan oksijen atomlarının temel enerji düzeyine dönüşümü dolayısıyla foton salınımı ortaya çıkar. Ve bu fotonlar aurorayı oluşturur.
       Etkileşimler dolayısı ile ortaya çıkan tüm manyetik ve elektriksel kuvvetler, sürekli farklı kombinasyonlar ile birbirleriyle etkileşirler ve tüm bu kuvvetler 50.000 volt, 20.000.000 amperlik atmosferik akımlar oluşturabilirler.


Yazar:Berke Altıparmak

7 Ekim 2018 Pazar

Schrödinger'in Kedisi

Schrödinger'in Kedisi:

Schrödinger'in kedisi aynı anda hem canlı hemde ölüdür. Bu varsayımsal deneyde bir kutu içerisinde bulunan kedi, gelişigüzel bir tetikleme ile zehir dolu bir kapsülün kırılması ile ölebilir veya ölmez.
Kuantum kuramında Kopenhag'ın yorumuna göre; gözlemci gözlemini yapana kadar varsayılan durumunların ikisininde geçerli olduğunu fakat gözlemci ölçüm yapmak istediğinde bu durumlardan bir tanesi geçerlilik kazanır. Işığın hem dalga hem de parçacık durumda olup bunu gözlemlemek istediğimizde sadece tek bir halde karşımıza çıkması gibi.

Deneyin Yapılışı:

Çelikten bir kutuya bir kedi ve bir düzenek yerleştirlir. Düzenek kedinin herhangi bir temasından bağımsız olacak şekilde yerleştirlir. Geiger sayacının içine çok az miktarda radyoaktif madde konulur. Bu radyoaktif madde 1 saat içerisinde belki bozunur ama eşit oranda belkide bozunmaz. Eğer ki atom bozunursa, sayacın tüpü elektrik akımı üretip röle vasıtası ile çekici harekete geçirip içinde zehir bulunan cam şişeyi kırar. Bu deneyde eğer 1 saat boyunca tek bişr atom bile bozunmassa kedi yaşayacak, tek bir atom bozunmasında ölecektir. Bu sürenin sonunda kutu açılıp gözlem yapıldığı zaman kedi ya canlı ya da ölü olacak ve her iki olasılığın oranı eşit olacaktır. Gözlemci olarak sonuca etki etmemiz üzerine gözlemcinin insandan başka canlılar olup olamayacağı merak edilmiştir.

Çoklu dünyalar hipotezi:

 Gözlemcinin sonuca etki etmesi üzerine kuantum kuramının yorumlanmasında farklı görüşlere yol açtı. Çoklu dünyalar hipotezi 1957'de Hugh Everett'in önerdiği, birbirine paralel ve sonsuz sayıda evren olduğu ve gözlemlenmeyen dalga fonksiyonlarındaki belirsizlikten kaçınan bir bakış açısıdır.
Schördinger'in kedisi deneyini bu hipotez ile yorumlamak gerekirse, kutu açıldığı sırada kedi tüm olası durumların bir arada olduğu durumda, süperpozisyon, olmaz. Bunun yerine kedi bir evrende canlı diğer bir paralel evrendi ise ölüdür. Bir evrende atom bozunmaya uğramış, diğerinde bozunmamıştır. 




Yazar: Kubilay Kılıç

6 Ekim 2018 Cumartesi

Kara Delikler

Kara Delikler

Yıldızlar; Ürettikleri enerjiyi kullanarak ışıyan,  yüksek sıcaklık ve basınç halinde bulunan  yerçekimleri ile bu kuvvetleri bir arada tutan gaz bulutlarından oluşan yoğun madde yığınlarıdır. Nükleer füzyon sayesinde devasa miktarda enerji ile hidrojen atomlarını helyuma dönüştürür. Işıma durumunda bulunan bu enerji, kütle çekimine karşı itme uygulayarak iki kuvvet arasında bir denge sağlamaktadır. Çekirdekte füzyon yaşandığı müddetçe yıldız da stabil kalır. Yıldızların kütlesi artııkça çekirdekteki ısı ve basınç, daha ağır elementler oluşmasını sağlar.(Hidrojen -> Helyum -> Carbon -> Neon -> Oksijen -> Silisyum -> Demir.) Bu elementler demire ulaştığında füzyon sırasında herhangi bir ışıma olmaz. Demir bir süre yıldızın merkezinde birikir ve bu durum kütle çekim ile ışıma arasındaki dengeyi bir hayli bozar. Çekirdek çökmeye başlar, yıldız çok küçük bir zaman diliminde çok hızlı bir şekilde çekirdeğine daha çok kütle aktararak patlar. Bu olaya süpernova denmektedir ve bu olay sonucunda demirden daha ağır elementler oluşur ve yıldız ölür. Bu patlama sonucubir Nötron yıldızı veya yıldızın kütlesi yeterli ise bir Kara Delik oluşur. Kara Deliğe baktığınızda göreceğiniz şey Olay Ufkudur. Kara Deliğe baktığınızda etrafında ışık olan Karanlık bir küre görürsünüz. Kara Delikler ışığı yansıtmadıkları ve ışığı içlerine hapsettikleri için sanki etraflarını vakumluyorlarmış etkisi yaratırlar. En Büyük Kara Delik S5 0014+81'dir yaklaşık olarak güneşimizin kırk milyar katı kütleye sahiptir. Samanyolu'nun Merkezindeki Süper kütleli
 kara delik Sagittarius A*'dır. Kara deliklerin buharlaşıp enerjilerini kaybetmeleri Hawking Işımasına dayanmaktadır. Boşlukta yoktan var olup tekrar birbirini yok eden sanal parçacıklar vardır, bu olay tam olarak olay ufkunda gerçekleştiğinde kara delik giderek hızlanan bir enerji kaybetme sürecine başlar.
20190410-78m

Yazar: Kubilay Kılıç

5 Ekim 2018 Cuma

Nötron Yıldızları

Nötron Yıldızları

Yıldızların hayatı, yer çekimleri ve füzyon reksiyonları sonucu oluşan radyasyon basıncına bağlıdır. Yıldızları çekirdeklerinde hidrojenler helyuma dönüşür, dönüşecek hidrojen kalmadığında eğer yıldız yeterince büyükse helyum karbona dönüşür, yıldızların büyüklüğüne göre bu durum devam eder. (Sırasıyla: Hidrojen -> Helyum -> Carbon -> Neon -> Oksijen -> Silisyum -> Demir.) Demir başka elemente dönüşemediğinden füzyon durur ve radyasyon basıncı hızlıca düşer. Dengesizleşen yıldız çöküşe başlar. Elektronlar ve protonlar eriyerek nötronu oluşturur, yıldızın dış katmanlarının uzaya fırlaması ile süpernova patlaması dediğimiz olay yaşanır. Artık Nötron yıldızımız hazır. Kütlesi 1 ile 3 kat Güneş kütlesi ederken, genişliği sadece 25km'dir. Sıcaklığı 1 Milyon Derecelere çıkmakla beraber, saatte 252 Milyon km hızla dönebilen bir Nötron yıldızı da vardır. (PSR J1748-2446ad). Bu hızda dönmeleri sonucu Pulsar radyo dalgaları ortaya çıkmaktadır.

https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/a/a6/PIA18848-PSRB1509-58-ChandraXRay-WiseIR-20141023.jpg/1024px-PIA18848-PSRB1509-58-ChandraXRay-WiseIR-20141023.jpg

Çarpışan iki Nötron Yıldızı


Yazar: Kubilay Kılıç

Gizemli ve Parlak: Kuasar

Kuasar:

       Kuasarlar, hakkında çeşitli düşünceler olan aşırı parlaklığa ve kütleye sahip gök cisimleridir. Enerjisinin büyüklüğünü bazı galaksilerdeki yıldızların toplam enerjisinden daha fazla olduğunu anlatarak açıklayabiliriz. Kuasarların çoğu bize   4 milyar ışık yılından daha uzaktadır ki bu da onları anlamamızı daha da güç kılıyor. 

       Kuasarlar Dünya'ya o kadar uzaklardır ki teleskoplarla incelendiğinde onları birer yıldız gibi gözlemleyebiliyoruz. Fakat radyoteleskoplarla inceleme yapıldığında yıldızlara göre çok fazla radyo yayınımı yaptığını görüyoruz. Bununla birlikte kuasarlar bilinen en fazla kırmızıya kaymaya(bkz. Doppler Effect) sahip gök cisimleridir.

İlk zamanlarka kuasarların "Ak Delik" yani karadeliklerin diğer uçları olduğu düşünülüyordu. Bir başka deyişle başka bir evrendeki karadeliğin bizim evrenimize açılan ucu dolayısıyla da taze madde girişi sağladığı düşünüluyordu. Lakin bu düşünce günümüzde popülerliğini yitirmiş vaziyettedir. 






Quasar from Hubble Telescope
Yazar:Berke Altıparmak

4 Ekim 2018 Perşembe

Hayalet Parçacık: Nötrino


NÖTRİNO

         Nötrinolar, bildiğimiz kadarıyla yıldızların içinde termonükleer reaksiyonlar sonucu oluşuyor. Bunlara örnek olarak yıldızların merkezlerinde oluşan füzyon tepkimeleri, süpernovalar vb. sıralayabiliriz. Nötr olduklarından dolayı ve sadece kütleçekimden etkilendiklerinden dolayı nötrinolar zayıf etkileşimli parçacıklardır.

         Nötrinoların etkileşime girmeleri çok zor olduğundan gözlemlenebilmeleri için oldukça duyarlı dedektörlere ihtiyaç duyulur. Bu dedektörlere örnek olarak Japonya'da bulunan "Super-Kamiokande" verilebilir.

ÖNEMİ;

        Nötrinoların önemli olmasının nedeni ise, evrende nötron ve proton dahi yokken onların oluşudur. Ve tabii ki evrenimizin nötrino ile dolu olmasıdır. Öyle ki, şu an bile Dünya'nın içinden, vücudumuzdan milyarlarca belki de trilyonlarca nötrino geçip gidiyor. Dolayısıyla böyle bir parçacığın anlaşılması bilim dünyası için çok önemli.



Photo of SNO Courtesy of Ernest Orlando Lawrence Berkeley National Laboratory
Yazar: Berke Altıparmak